27 Mayıs 2014 Salı

BEBEK MAMASI VERMEK YA DA VERMEMEK! BÜTÜN MESELE BU!



                 Leyla Datça'da tatildeyken yoğurt ve çorbasını severek içti.


Daha önce de yazmıştım. Leyla doğduktan iki ay sonra memeyle kavga etmeye başladı. Her teklif ettiğimde inat ediyor, ağlıyor, emmek istemiyordu. Belli ki emme grevine başlamıştı. Mücadele ettim tabii, çok ısrar etmeden sık sık teklif ederek emmesini sağlıyordum. Bir süre sonra ise sadece tek memeden emmeye başladı. Dolayısıyla emilmeyen göğüsteki süt ne kadar sağlarsam sağayım azalmaya başladı. 4-5. aya geldiğimizde ise kilo alımı çok azalmıştı. Doktorumuz mama takviyesi yapmamı istedi. Ben biraz fazla detaycıyım. Hangi mama, o mu, bu mu derken doktorun da önerdiği Hipp Organik Bebek Sütü'ne başladık. Mecbur kalmasam ona da başlamazdım ama bebeğin gelişiminde sıkıntı olur diye bebek sütüne başladım. Ama artık 15 aylık olduğu için onu da içmiyor, yüzde 100 doğal besleniyor!
Oysa anne olmadan önce de sonrasında da ve hala daha mamalara karşıyım. Diyeceksiniz ki hiç sütü gelmeyen anneler ne yapsın? Onlar tabii ki mama verecek, onlara diyecek sözüm yok. Ama çevremde çok örneğini görüyorum. Bebeği rahat beslesin, bebek daha çok ve hızlı kilo alsın diye mama veren anneler çok. İşte sözüm onlara!
Biberon mamalarının yanı sıra bir de gece yatmadan önce ya da gündüz verilen kaşık mamaları var. İşte onlara en başından beri karşıyım. Bebeğe kendi ellerinle yulaf unu ve suyla pişirdiğin, içine yoğurt, kefir ve meyve koyduğun taptaze ve güvenli ek gıdalar varken niye hazır kaşık maması hiç anlamam! Bu tarifi çeşitlendirmek de mümkün hatta!
Daha dün Milupa'nın kaşık mamasının içinde GDO'lu bir ürün tespit edildiği ortaya çıktı. Şimdilik günah keçisi belki Milupa ama zaten piyasadaki her hazır bebek maması, bisküvisinin içinde katkı maddeleri, GDO'lu ürünler olduğunu bilmeyen kalmadı. E öyleyse neden hazır gıdalara yönelmekte bu kadar ısrarcıyız? Kanser vakaları çevremizi bu kadar sarmış, ilaç firmaları dünyayı kuşatmışken bu ısrar niye?
Sizi bilmiyorum ama ben Leyla'yı hazır gıda olmaksızın beslemeye devam edeceğim gücümün yettiği yere kadar. Leyla ile onca seyahate çıktık, yoğurdunu yapıp çorbasını pişirmeye devam ettim. Naçizane tavsiyem siz de çocuğunuzu doğal besleyin, her gıdasını evinizde kendiniz hazırlayın. Sonra kafanız 'acaba benim çocuğum da katkılı gıda yedi mi' gibi sorularla bulanmasın.





21 Mayıs 2014 Çarşamba

ÇOCUKLA TATİLE ÇIKARKEN NELERE DİKKAT ETMELİ?



Nihayet yaz mevsimi geldi, kapımızı çaldı. Biz tatil planını çoktan yaptık aslında. Geçen ayki Paris gezisinden sonra vize süresi dolmadan Yunanistan'a gitmeyi planlıyoruz. Haziran sonunda size oradan yazacağım :)
Geceyarısı ilk uçak seyahati İzmir'e! 2013
Ancak konu bebekli tatil olunca korkmuyor değilim. Geçen yıl ağustos ayında tatil yaptığımızda Leyla henüz 6 aylıktı. Ek gıdalara yeni başlamıştık. Tatil mekanımız ise Datça ve Çeşme'ydi. İstanbul'dan İzmir'e uçakla gidip oradan yolumuza arabayla devam ettik. Kabus gibi geçen uçak yolculuğu yaşamıştık. Uçak inişe geçti, Leyla kaka yaptı. İnince havaalanında değiştiririm diye düşündüm. Nereden bileyim o kakanın omuzlarına kadar çıkacağını! O tarihlerde gece saat iki sularında İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nın tuvaletinde söylenen bir anne ve etrafa şaşkın gözlerle bakan bir şirin bebek gördüyseniz kesin o bizizdir:) Giydiği body'i mecbur çöpe attım. boynundan aşağısını yıkadım, yeniden giydirdim derken düştük yollara. Sabah ise bodrum'dan feribotla Datça'ya geçecektik. Feribot yolculuğu iki saat sürüyor. Normalde günde iki kez kaka yapan çocuk düzeni değiştiğinden olsa gerek ki feribotta da kaka yapmasın mı! Üstelik yine body'sine bulaştıra bulaştıra! El mahkum değiştirdik ama bebekli tatil deyince aklıma ilk bu yaşadıklarım geliyor. Onun dışında ise hiçbir sorun yaşamadık. Gayet uyumlu bir kız olduğu için denize de girdik, uykularımızı da uyuduk. Ama daha önce blogda yazdığım tatil dönüşü yaşadığımız parazit mevzusu da bize hatıra kaldı.



Biz yemek yerken o çoğunlukla gölgede uyumayı tercih etti.




Çorba içerken hapşırınca böyle oldu:)


Tatil mevzusu hazırlığıydı, bavuluydu, eşyasıydı derken biraz zorlu bir süreç aslında. üzerine bir de çoluk çocuk eklenince annelere iki kat yük biniyor. Maması, emziği, biberonu, yoğurdu, kaşığı derken türlü türlü ihtiyaç listeleri bizi bekliyor. İlk tatili Datça'da geçirmek, geçen ay bebekle Paris seyahati yapmak bana epey deneyim kattı. Bu anlamda size tavsiyelerim çok. Ama çoluk çocuk tatile çıkan, dünya üzerinde ve Türkiye'de gezilmedik yer bırakmayan anneler de var! Geçen Cumartesi, Star Cumartesi Eki için onlarla röportaj yaptım. Her birinin çocuklu seyahatler için farklı önerileri var. Onlardan birkaçını sizin için toparladım.








Benden tavsiyeler:

  • Yanınıza mümkün olduğu kadar çok yedek kıyafetler alın. En çok da body!
  • Eğer ek gıdalara geçtiyseniz ve kendi mutfak eşyalarınızı kullanacaksanız blendır, tencere, bıçak, kaşık gibi malzemelerinizi yanınıza alın.
  • Mama içen bir bebekse ve maması zor bulunan cinstense yanınıza yemekli olarak alın.
  • Emzik, biberon gibi ürünleri çifter çifter almakta fayda var.
  • Pek çok bebek Mağazası'nda satılan tek kullanılmak önlüklerden alın.
  • Her türlü fitil, ateş düşürücü gibi ilaçları bulundurun.
  • Güneş koruma kremi ve şapka olmazsa olmazlardan.

Leyla ilk yoğurdunu yediğinde 6 aylıktı.

Denizle ilk tanışma. Datça 2013. 



















Özge Lokmanhekim (seyahatperest.com, sehrincocukhali.com): 
  • Çocukla yaz tatili planı yapar ebeveynler gidecekleri yerleri seçerken çocuklarının rahat edebileceği yeri seçmeliler. 
  • İlk seyahatinizse maksimum 1-1,5 saatlik uçak yolculuğunu seçin. 
  • Yolculuklarını planlarken çocukların uyku saatine denk getirmeliler. Bu sayede rahat bir yolculuk geçirirler.
  • Otel odası seçerken bahçe katı tercih etmeliler. Ufaklık rahatlıkla balkona çıkabilir.  
  • Sırt çantanızda bebek bezi, ıslak mendil, ince bir battaniye, oyuncak, kitap mutlaka bulunmalı. 


Deniz Özgül (gezginanne.com):
  • Öncelikle sıcağa dikkat etmeliler. O nedenle tatil için yaz başı ya da sonu tercih edilmeli. 
  • Kalacağınız yer çocuklara uygun olmalı. örneğin romantik bir balayı otelini tercih etmemelisiniz. 
  • Güneş kreminiz mutlaka yanınızda bulunsun. 
  • Yurt dışı seyahati planlıyorsanız otel mutfağı olan bir otel yerine mutfağı olan bir apartman tercih edin. Böylece çocuklar yeni ve farklı tatları beğenmediklerinde evde birşeyler hazırlama şansınız olur. 
  • Ateş düşürücü, ağrı kesici şurup, termometre, burun açan damla gibi ilaçları yanınıza alın. 

Yeşim Mutlu (yesimmutlu.com):
  • Düzenli kullandığı ilacı varsa mutlaka yanınızda bulunsun. 
  • Böcek sokmasına karşı kreminiz mutlaka olsun. 
  • Çocukların alıştığı ve ayrılamadığı oyuncakları almayı unutmayın. 
  • yolda keyifli zaman geçirmeleri için oyuncak, boyama kitabı ve müzikli cd'leri yanınıza alın.
  • Yaz tatili yapacaksanız mavi bayraklı bir tesis seçin. 
  • Kalacağınız otelde mama sandalyesi ve bebek yatağı olup olmadığını sorun.  



BAĞIRSAK KURDUN MU VAR DERDİN VAR!




Geçen yıl tatilden döndükten bir süre sonra Leyla'nın vücuduna döküntüler oluşmaya başladı. Tıpkı kızamık gibi tüm vücudunda kırmızılıklar çıkıyordu. Alerji olmuştur diye düşünüp bir süre yediklerini takip ettik. Ancak yine de geçmedi. Ardından bir kan testiyle Leyla'nın bağırsağında parazit olduğunu döküntülerin de bu yüzden oluştuğunu anladık.
Daha önce kendimde ya da aileden herhangi bir çocukta parazite hiç rastlamamıştım. Dolayısıyla nereden kapılıyor, nasıl baş ediliyor hiç bilmiyordum. araştırınca ve Leyla'nın doktoru da biraz anlatınca çocukların paraziti herhangi bir yerden kapabildiğini öğrendim. Aklıma ilk gelen tatilde kaptığı oldu. Datça'da bir apartta kaldık, her şeyini kaynatarak kullandım ama denizden, sudan ya da herhangi bir yerden çocuğa geçmiş olabilirdi. Siz istediğiniz kadar temiz titiz olun olacağı varsa oluyor yani. Diyelim ki birisi ayakkabısını bağladı çocuğunuzu elledi. Hah işte o kişinin ayakkabısının kirinden bile çocuğunuza parazit geçebiliyor. Doktorumuzun açıklaması böyleydi. Ama yine de benim tahminim her ne kadar her şeyini kaynatsam da tatil yaptığımız mekanlardaki sudan ya da başka herhangi bir şeyden geçti.
Parazit tedavisi büyüklerde tek doz bir ilaca bakıyor ama konu çocuk olunca ilaç verilemediği için bağırsaklardaki kurtları dökmek zor oluyor. Leyla henüz 7 aylıktı. Doktorumuz kurtlar için kabak çekirdeği ve kabak çekirdeği yağını önerdi. Eminim şaşırdınız:) Biz de şaşırdık ilk başta:) O gün bugündür neredeyse bir yıldır her gün çıt çıt kabak çekirdeği ayıklayıp o sivri ucunu kırıyoruz. Yaklaşık kırk adet ayıkladıktan sonra kabak çekirdeği yağıyla birlikte öğle çorbasına ekliyoruz. Kabak çekirdeğinin o sivri ucunu rondodan ya da öğütücü başka bir şeyden geçirmemek gerekiyor. Çocuğun vücuduna o sivri haliyle girmesi gerekiyor. Bir de kabak çekirdeği önceden ayıklanmış olmamalı. Oksitlendiği için faydasını kaybedermiş.
Kabak çekirdeğini Leyla'nın öğünlerine koymaya başladıktan sonra Leyla'nın kilosunda gözle görülür bir artış oldu. Ama kurtlardan kurtulmak o kadar da kolay değil. doktorumuz kabak çekirdeği ile kurtların sadece yüzde 50'sinin temizlenebileceğini söylüyor. İlaç mı? Maalesef Leyla çok küçük, ilaç ağır bir ilaç olduğu için organlarına zarar verebilir. Biz çıt çıt çıt çekirdek ayıklamaya devam...




16 Mayıs 2014 Cuma

KARA GÜN DOSTU OLMAK İSTER MİSİNİZ?


Günlerdir kalbimiz Soma'da atıyor. Ne yemek yiyebiliyoruz, ne konuşabiliyoruz. Kelimeler boğazımızda düğümleniyor. Şimdilik 300'ün üzerinde cenaze var. Sayı belli ki artacak. İçeride 18 işçi kaldı diye söylense de milyonlarca insan biliyor ki orada daha yüzlerce işçinin cenazesi var... Ağlıyoruz...

Ağlamakla yetinmeyelim artık. Bu acı çok büyük. Empati bile kuramıyor insan. Orada babasız kalan çocukları düşündükçe bir şeyler yapmak istiyoruz. Peki ne yapmalı? Nereden başlamalı?

Soma felaketinin ardından 4 koca gün geçti. Artık ağlanmayı bırakıp harekete geçme vakti. Pek çok dernek, kurum, kuruluş kampanya başlattı. Onlara destek vermekle bir elimizi az da olsa Soma'ya uzatabiliriz. İşte adresler...


SOMA'DA BABASIZ KALAN ÇOCUKLAR



Soma katliamı gerçekleştikten sonra en hızlı harekete geçen ve benim blogda da duyurduğum kampanya SOMA'da Babasız Kalan Çocuklar Grubu. Facebook'tan işleyen ve Soma'da babasız kalan çocukların maddi manevi geleceğini inşa etmeyi hedefleyen gruba üye olarak onlarla ilgili projeler geliştirebilir, çocukların eğitimlerini tamamlamalarını sağlayabilirsiniz.
Grubun adresi şöyle:

https://www.facebook.com/groups/223527051190701/



TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ



Soma için yardım kampanyası başlatan bir başka yer ise Türkiye Barolar Birliği. Ölen madencilerin çocukları için yardım kampanyası başlatan birlik Denizbank ve İşbankası hesaplarına dilediğiniz miktarda para yatırarak yardımda bulunabilirsiniz.

Hesap numaraları şöyle:

Denizbank Çukurambar Şubase
Hesap No: 5970-2653627-35286
IBAN: TR64 0013 4000 0026 5362 7005 05

İş Bankası Çetin Emeç Şubesi
Hesap No: 4269-777771
IBAN: TR03 0006 4000 0014 2690 7777 71

http://www.barobirlik.org.tr/


TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ



Elbette böyle bir felakete eğitim dernekleri de kayıtsız kalmadı. Türk Eğitim Derneği kampanya başlattı. Soma'ya El Ver adlı kampayayla Yine bankalar aracılığıyla maddi yardımda bulunabilirsiniz.

http://www.ted.org.tr/TR/Genel/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE



ÇOCUKLAR GÜLSÜN DİYE


Sanatçı Gülben Ergen birkaç yıldır çocuklarla ilgili çalışmalarıyla adından sık sık söz ettiriyor. Çocuklar Gülsün Diye adlı derneğiyle pek çok anadolu şehrinde anaokkulları açtı, minikleri eğitimle buluşturdu. İşte Çocuklar Gülsün Diye  de Soma'ya duyarsız kalmadı.
Buna Göre SOMA yazıp Turkcel 1234'e ve Vodafone Avea'dan 2345'e sms gönderdiğinizde Soma'lı çocuklara destek olabiliyorsunuz. Ya da internet sitesindeki banka numaralarından yardıma destek verebilirsiniz.

http://www.cocuklargulsundiye.org/

15 Mayıs 2014 Perşembe

Bebek bakımı artık çok eğlenceli!




Leyla doğduktan iki buçuk ay sonra anne sütü almamak için benimle kavga etmeye başladı. E inatçılık zaten genlerinde var, bi yerde kullanmaya başlaması lazım değil mi! :) Acıktığında ilk beş dakika güzelce emiyor ardından kendini geri itip memeyi emmek istemiyordu. Güç bela 6. aya kadar geldik. Hatta bir süre sonra sadece tek göğsümden emmeye başladı. Aralarda sütleri sağarak versem de Leyla az kilo almaya başladı. Bir ayda aldığı kilo 300 gramın altına düşmüştü. Bu çok az bir artış sayıldığı için doktorumuz takviye olarak mama vermemizi istedi.
İşte benim en nefret ettiğim şeylerden biri başıma gelmişti: Mama Takviyesi. Çünkü biliyordum ki bebeklere mama takviyesine başladıktan sonra anne sütünün ömrü çok da uzun olmuyor. Ama el mahkum, verecektik. Türkiye'de bulunan organik bebek mamaları arasından araştırmalarımıza ve doktorumuzun da önerisine göre bizim ufaklık için en ideali Hipp'inkilerdi. 1 numara organik bebek sütüyle başladık. E devamı da geldi tabi...Hipp organik bebek sütünü anne sütüyle dönüşümlü olarak verdim. Elbette anne sütünün yerini tutmuyordu ama organik olduğu ve güvenilir bir marka olduğu için içim biraz olsun rahattı.
Şu anda Leyla 14 aylık. Ek gıdalara başladığımızdan beri bebek sütü içmesi minimum seviyeye düştü. Hatta hiç içmiyor desem yeridir. Eğer gece yatarken yulaf unu, kefir ve meyve katarak hazırladığım gece mamasını yemediyse bir kez biberon maması vermek zorunda kalıyorum. 

Şimdiye kadar kızımla ilgili her şeyi kendim yapmaya özen gösterdim. Çorbası, yoğurdu, kefiri aklınıza gelebilecek her şeyi. O yüzden marketlerdeki  hazır çorba, meyve püresi, bisküvi gibi ürünlere hep uzak kaldım. Ama nedense aklımın bir köşesinde hep mecbur kalırsam Hipp'in ürününü kullanırım düşüncesi vardı. Sanırım evde Hipp organik bebek sütünü kullanmam beni etkilemişti! Yine de şimdiye kadar hiç mecbur kalmadım! 
HİPP mamaların yanı sıra şimdi farklı bir seri ile karşımıza çıktı. HİPP'in organik içerikli bakım ürünleri artık Türkiye'de! Hipp Bakım ürünlerinde yer alan organik Badem Yağı'nda renklendirici, alerjen bileşikler, esansiyel yağ, paraben yok. Cildin hava almasını engelleyen mineral yağlar da yok! Bu sayede bebeklerin hassas ve narin cildi beslenip nemlenirken doğal yoldan da kendini koruyor. 
Pişik kremi, bebek bakım yağı, yoğun bakım kremi, vücut losyonu, bakım yağı, saç ve vücut banyo jeli, bebek şampuanı, bebek el yıkama köpüğü, banyo köpüğü ile temizlik ve bakım mendillerinin bulunduğu HiPP Mamasanft ve Babysanft ürünlerini biz sevdik! Peki ya siz?



BU BİR DESTEK ÇAĞRISIDIR!






“Gece eve geldim. TV de Soma daki olayları gördüm.
Bir anda olayın ne kadar büyük ve vahim olduğunu hissettim.
Ben Babamın şehit olduğu haberini aldığımda 12 yaşındayım. Hava kuvvetleri mensubu idi.
Babamın cesedini göremedim. Yanarak hayatını kaybetmişti. İşte bu yüzden yıllarca benim babam bir gün çıkıp gelecek diye kardeşlerimle bekledik.
Bu duyguyu iyi bilirim. Acı yaşandığı en sıcak anlarında yanınızda birileri varmış gibi duruyor.
Ama sonra bir de bakıyorsunuz etrafınızda hiç kimse kalmamış. O anda size ödenen yardım paraları bütün hayatınıza mal ediliyor.
Oysa gerçek hiç öyle gelişmiyor.
İşte bu yüzden ben olana değil, olacaklara bakarak babasız kalan çocukların kaderi asla babaları gibi o maden ocaklarına çaresizlikten girmek olmamalı dedim.
Bu yüzden bu grubu kurdum. Amacım çocukları ailelerinden ayırmak değil. Onlara bir sıcak istikbal planı yapabilmek. Kendilerine güvenmelerini sağlamak.
Bu gibi durumlarda ailenin travması çok büyük olur. Biliyorum. Bu yüzden bir psikolojik destek grubu da kurmaya çalışıyorum. Bir günlük değil. Uzun süreli. Gerçekten yaraya merhem  olmaktan öte . Yarayı iyileştirmek arzusundayım. Bunu tek başıma yapamam.
Çok zenginim , hiç kimsenin olmadığı kadar zengin, etrafımda benim duygularıma ve fikrime yürekleriyle ve çözümleriyle katılan binlerce insan var.
Annelere meslek edindirmek istiyorum. Çocuklarına aş olacak parayı kazanabilmeleri için.
Onların hiç birini devlet kapısında gelecek yardım paralarını beklerken görmek istemiyorum.
Onurum kırılır bir kadın olarak bu ülkede 400 aileyi hayata katamazsak.
İşte bu kadar."

Yasemin Tutal

Günlerdir yüreimiz kan ağlıyor... Evde, iş yerinde, sokakta konuşacak başka bir konumuzu yok. Herkesin sözleri Soma'dan geçiyor... Dile kolay 285 ölüm! 285 ailenin ocağı söndü. Bu sayı şimdilik! artması bekleniyor. Biz yine de umut edelim, güzel haberlerle karşılaşmak için dua edelim.

285 ölüm demek bir o kadar çocuğun da babasız kalması demek. Şimdi onlara kim bakacak? kim yanlarında durup abilik, ablalık yapacak? Elbette bizler. Peki nasıl yapacağım diye düşünüyorsanız, şu adresi tıklayın:

https://www.facebook.com/groups/223527051190701/

Yasemin Tutal'ın kurduğu, Blogger Yeşim Mutlu'nun duyurduğu ve Soma'da babasız kalan çocuklar için kurulan Facebook grubu sayesinde siz de yardım eli uzatabilirsiniz.
Haydi geç kalmayın!

13 Mayıs 2014 Salı

HAYATIN UMUTLU YANINI HATIRLIYORUM










Şimdi sizi kıvır kıvır saçları olan minik bir kızla tanıştıracağım. adı, Deniz. en yakın arkadaşı ise Tilki Toni. Deniz ile Tilki Toni'nin öyle güzel maceraları var ki doyamayacaksınız... Bu ayki Star Kitap Eki'nde İyi ki Varsın Tilki Toni serini yazan Hafize Çınar Güner ile konuştum. Keyifli okumalar...

Tam uyumak üzereydi ki dolabının içinde bir tıkırtı duydu. Tık… Tık… Tık…
Sanki bir şey dolabının içinde geziniyordu. “O olmalı!” dedi deniz. “Mutlaka odur!”
Deniz’in olağandışı, olağanüstü, harika, inanılmaz sevimli ve dünyada bir eşi, benzeri olmayan yeni arkadaşı böyle duyurdu kendini. Sonrasında ise Deniz ile Tilki Toni’nin sımsıcak, eğlenceli, sürprizlerle dolu maceraları başladı.
Kelime Yayınları’ndan çıkan İyi ki Varsın Tilki Toni adlı serinin yazarı Hafize Çınar Güner. 38 yaşındaki Güner 1999 yılandan bu yana yaratıcı drama alanında çalışıyor. Drama atölyelerinde çocuk edebiyatından beslenen Güner, İyi ki Varsın Tilki Toni serisinde minik Deniz’in başından geçen maceraları anlatıyor. Hafize Çınar Güner ile yeni kitaplarını ve çocuk edebiyatı serüvenini konuştuk…

Çocuk kitapları yazmaya başlamanız nasıl oldu?
Bir sanat eğitimcisi olarak çocuklarla yaptığım yaratıcılık atölyelerinde sıkça çocuk edebiyatı eserlerini kullanıyorum. Her seferinde onları yeni bir eser ve yazarla tanıştırmak ya da bildikleri bir eserden yola çıkarak yaratım süreçlerinde bulunmalarına olanak vermenin okuma kültürü adına çok olumlu katkılar sağladığını düşünüyorum. Çocuk edebiyatı konusunda geçen sene Prof. Dr. Sedat Sever’in derslerini takip ettim. Elimden geldiğince çocuk yazınını takip etmeye ve çocukları nitelikli eserlerle buluşturmaya çalışıyorum. Tüm bunları yaparken de onların neleri takip ettikleri, ne okudukları, ne izledikleri ve neye güldükleri de benim için önemli. Çoğu zaman onların kendi özgün öykülerini, şiirlerini, masallarını oluşturmalarını sağlıyorum. Onlarla eğitim için tiyatro metinleri oluşturuyorum. İşte tüm bunları yaparken benim de kendimi bir yazma süreci içinde bulmam kaçınılmazdı sanırım.

Çocuklarla çalışmak size ne katıyor?
Sanırım sürekli yeni sorular sormayı, merak etmeyi, ayrıntıları daha iyi fark etmeyi sağlıyor. Hayatın acı yanı sıra bir de umutlu yanını bana hatırlatıyor.

İyi ki Varsın Tilki Toni serisinde Deniz’in maceralarını anlatıyorsunuz. Bu kitapları yazmaya başlamak nasıl oldu?
Tilki Toni ile tanışmam Deniz’inkine çok benziyor aslında. Okuldaki dolabımın içinde resim kağıtlarım azalıyor, kahvem çabucak bitiyordu. Dolabımın içine ne kadar toplu tutmaya çalışsam da her seferinde dağınık buluyordum. Derken bir akşamüstü birinin şarkı mırıldandığını duydum ve biri Tilki Toni’den başkası değildi. Norveç’e konferansa giden bir öğretmenin çantasına atlayıp gelen bu sevimli dost, önce benim sonra da öğrencilerimin hayatına girmiş oldu. Tilki Toni ile birinci sınıflar için problem çözme ve ilişki yönetimi üzerine bir proje geliştirip senelerce bunu uyguladık. Öğrencilerim empati kavramı konusunda farkındalık kazandılar. Yaptığımız bu çalışmayı birçok ulusal ve uluslararası platformda sunduk. Öğrencilerim onu çok sevdiler. Şu an sekizinci sınıftaki öğrencilerim benim adımı unutup hala onu soruyorlar. Derken Tilki Toni’nin daha çok çocukla buluşması fikri doğdu.

Kitaplarınızdaki hikâyeleri yazarken kendi çocukluğunuzdan da ilham alır mısınız? Kitaptaki Deniz karakteri kendi hayatınızdan biri mi?
Şüphesiz birebir olmasa da öyledir. Öğrencilerim bu karakter için model oluşturmuş olabilir. Sanırım farkında olmadan kendi hayatımdan ilham alıyorum. Baksanıza Deniz de gözlüklü benim gibi! Çizerle yüzyüze hiç tanışmamış olmamıza rağmen Deniz karakterini bana benzeten çok sayıda arkadaşım oldu.

Hayvanlar pek çok çocuk kitabının temel öğeleridir. Sizin kitabınızda da hayvanlar var, Tilki Toni başrolde. Özel olarak tilkiyi seçmenizin bir nedeni var mı?
Okulumda her sene hayvan hakları konusunda duyarlılık oluşturmak için ‘Dostlarımız’ adlı bir proje yürütüyorum. Hayvanlar doğanın bir parçası ve asla bizim buyruğumuzda değiller.  Sanırım bu duyarlılığımdan ötürü karakterim bir hayvan ve Deniz’de hayvan sevgisi olan bir çocuk. Zaten büyüdüğünde de hayvan psikologu olmak istiyor. Genelde tilki karakteri kurnaz olarak çizilir kitaplarda ama bizim Tilki Toni farklı. Bunu bir okurum çok güzel ifade etmiş. Biz de kitabın ark kapağın aldık. Demiş ki; “Tilki Toni hayatımda gördüğüm en güzel tilki. Hem kurnaz değil hem de dost canlısı.”


Çocuklar ayrı bir birey olarak görülmeli

Aynı zamanda çocuklar için yaratıcı drama atölyeleri üzerine çalışıyorsunuz. Kelime Çocuk Oyunları Atölyesi’nde neler yapıyorsunuz?
Kelime Çocuk Oyunları Atölyesi, Kelime Yayınları bünyesinde iki yıl önce kuruldu. Bu atölyenin amacı çocukların düş ve düşünce dünyasına seslenerek onları nitelikli çocuk kitaplarıyla buluşturmak. Bunun için tiyatroyu bir araç olarak kullanıyoruz. Edebiyattan tiyatroya uyarlamalar yapıyoruz. İlk olarak geçen sene kitapları dünyada pek çok dile çevrilmiş olan ünlü Amerikalı yazar Arnold Lobel’in Kurbağa ve Murbağa dizisinden iki öyküyü oyunlaştırıp çocuklarla buluşturduk. Bu sene ise çocuk edebiyatına kült eserler kazandıran Alman yazar Janosch’un Haydi Gel Bir Hazine Bulalım adlı kitabını sahneye taşıdık. Oyunlarımız okullarda, kitap fuarlarında, tiyatro festivallerinde çocuklarla buluşuyor ve çocukları eğlendirirken aynı zamanda onları kitap hakkında düşündürüyor, yazarın diğer öykülere ilişkin merak uyandırıyor. Böylelikle çocuk ile kitap arasındaki iletişimi kurularak okuma kültürü edinme sürecine katkı sağlanıyor.

 Ebeveynlere çocuklarıyla keyifli ve dolu vakit geçirmeleri için neler önerirsiniz?

Öncelikle çocuklarını tanımalarını ve onları ayrı bir birey olarak görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çocuklarla keyifli ve dolu bir vakit geçirmek sonrasında çok kolay. Sadece boş bir plastik şişeyle saatlerce eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. O şişe sizin dürbününüz olup okyanuslara da açılabilirsiniz ya da onun nasıl doğada yok olmadığına dair bir dedektif de olabilirsiniz. Mesele sanırım çocuğun diliyle, oyunca konuşmak ve onunla vakit geçirirken tüm işlerimizi bir kenara bırakıp onunla olmak. O “an” da olmak.

9 Mayıs 2014 Cuma

KLASİK MÜZİK DELİSİ BİR KIZ ÇOCUĞU...



Pek çoğumuzun uyguladığı birşeydir çocukları klasik müzikle büyütmek. Hatta daha hamilelik döneminden başlarız klasik müzik dinlemeye. Açıkçası ben çok dinleyemedim hamileyken ama Leyla doğduğundan bu yana ona fırsat bulduğumuz her anda klasik müzikle buluşturmaya çalışıyoruz. Evde, arabada, her yerde...
Leyla henüz 14 aylık, bazı şeyleri yeni keşfediyor. Müziği de... oysa yaş olarak biraz daha büyük çocukları klasik müzikle eğlenceli bir şekilde tanıştırmaya ne dersiniz? Üstelik bir kitapla!



Kelime Yayınları geçtiğimiz aylarda Charlotte'nin Müzikli Maceraları adlı bir kitap yayımladı. Sanat Kitapları başlığıyla yayımlanan kitapta kanatlı küçük bir kız olana Charlotte, çan kulesinde her saat başı yeni bir besteciyle karşılaşıyor. Bach, Mozart, Schumann, Tchaikowsky, Brahms, Beethoven, Weber...Çan kulesinin her katında Charlotte'ye kapıyı açan besteci ona kendi yaşamından kesitler ve hikayecikler anlatıyor.
Miniklere klasik müziği eğleneli bir anlatımla tanıma fırsatı sunan kitabın kapsamlı içeriğinde klasik müzik seven her yaşta okur için de ilgi çekici detaylar var.
Keyifli okumalar!





BIRAKIN HAYATA TUTUNSUNLAR





Malum bu pazar Anneler Günü. Benim ikinci Anneler Günü deneyimim olacak. Leyla bu yıl biraz daha farkında bazı şeylerin. en azından gelip bir öpücük kondurabilecek...
Bizler 11 Mayıs'ta Anneler Günü'nü kutlayacağız ama bu özel günü bizden bir hafta erken kutlayan anneler de var: Prematüre Anneleri. İşte geçtiğimiz günlerde de prematüreliğe dikkat çekmek ve prematüre bebek sahibi ailelere destek olmak amacıyla El Bebek Gül Bebek Derneği'nin öncülüğünde, global biyofarma şirketi AbbVie desteğiyle 'Erken Anneler Günü' kutlaması yapıldı. kutlamada ünlü anneler de vardı: Deniz Akkaya, beş çocuklu anne Ayşe Kucuroğlu, Ayşe Tolga ve Derya Coşkundeniz.
Türkiye'de normal-sezaryen doğum hala tartışılırken, kürtaj tartışmaları sürerken prematürelere karşı bilinç aslında çok yok. Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşması, derneklerin bu konuyla ilgili yoğun çalışmalar yapması bu bilinci biraz daha artırdı. ama maalesef hala son 5 yılın bebek ölüm nedenlerine bakıldığında prematüreliğe bağlı nedenlerin ilk sırada yer aldığını görüyoruz. dolayısıyla gelecekte sağlıklı bir nesil yetişmesi için prematüreliğe dikkat çekmek önemli!
Prematüre annelerinin Anneler Günü şimdiden kutlu olsun!